Efendimizin Doğumu


Efendimizin Doğumu

Allah Celle’nin ve meleklerin medhettiği, Rabbimizin, hayatı üzerine yemin ettiği[2], alemlere rahmet olarak gönderdiği, yüce ahlak sahibi, içimizden birisi, canımızdan daha sevimlisi[], bizi pek seven, üzerimize titreyen, şefkat ve merhamet dolu Efendimiz, uyarıcımız, müjdecimiz[8], en güzel örneğimiz, Allah’a davet eden nur yüzlü kandilimiz, Ademoğullarının önderi sevgili peygamberimiz Muhammed aleyhisselam, Fil Vakası’ndan 50-55 gün kadar sonra Halil olan dedesi İbrahim’in kurduğu şehirde, Mekke-i Mükerreme’de dünyaya geldi.

Peygamberimiz pazartesi gecesi sabaha yakın bir saatte yeryüzüne teşrif etti.[12]Arkadaşlarından birisi pazartesi günü oruç tutmanın önemini sorduğunda Allah Rasulü şu cevabı vermiştir: ‘O gün benim doğduğum gün, vahyin bana inmeye başladığı gündür.’

Allah Rasulü genel kabule göre Rebiülevvel ayının 12. gecesi doğmuştur. Bununla birlikte Efendimizin doğum tarihini belirlemeye çalışan Mısırlı astronomi âlimi Mahmut Feleki, Peygamberimizin oğlu İbrahimin vefatı günü meydana gelen güneş tutulmasından hareketle 20 Nisan 571 (9 Rebiülevvel) tarihini tesbit etmiş, Muhammed Hamidullah ise Cahiliyye Arapları arasında uygulanmakta olan Nesi Takvimini dikkate alarak 17 Haziran 569 tarihine ulaşmıştır.[14]

Peygamberimizin doğumu sırasında Osman b. Ebi’l-As’ın annesi Fatıma binti Abdullah ve Abdurrahman b. Avf’ın annesi Şifa Hatun, Hz. Amine’nin yanında bulunmuş, yeryüzünün bu en kutlu doğumuna nezaret etme şerefine nail olmuşlardır.[15]

Allah Rasulünün doğduğu gece pek çok olağanüstü hadisenin gerçekleştiği rivayet edilmektedir. Buna göre İran hükümdarının sarayının on dört burcu yıkılmış, İranlıların taptıkları ve bin yıldan beri yanmakta olan ateşleri sönmüş, Save gölü kurumuş, Semave nehri taşmış, Kabe’de bulunan putlar yüzüstü yere düşmüş, bir çok Yahudi ve Hristiyan âlimi o gece Ahmed aleyhiselamın yıldızının doğduğunu ifade etmiştir. Ancak bu hadiseler ilk dönem siyer ve hadis kaynaklarımızda yer almamakta olup, bu rivayetlere ihtiyatla yaklaşılması gerekmektedir.[16]

Efendimizin babası Abdullah b. Abdülmuttalib, Kureyş kabilesinin Haşimoğulları koluna mensub olup daha evvel de zikrettiğimiz gibi ticari bir seyahatin dönüşü sırasında rahatsızlanmış ve oğlunu göremeden, yirmi beş yaşında Medine‘de vefat etmiştir. [17]Abdullahın babası; Mekke’nin bilge lideri Abdülmuttalib b. Haşim, annesi ise; Fatıma binti Amr’dır. [18]Peygamberimizin annesi; yine Kureyş kabilesinin önde gelen ailelerinden birisi olan Zühreoğullarının lideri Vehb b. Abdümenaf’ın kızı Amine’dir. Amine’nin annesi ise Berre binti Abüluzza’dır.[19]

Allah Rasulü, atası İbrahim Aleyhisselam’ın duası[20], kardeşi İsa Aleyhisselamın müjdesi[21]ve annesi Amine’nin rüyasıdır. Hz. Amine, hamileliği sırasında bir rüya görmüş; rüyasında kendisinden bir nur çıktığını, bu nurun aydınlığıyla Şam ve Busra saraylarını seyrettiğini ayrıca bir oğlunun olacağı müjdelenerek adını Muhammed ya da Ahmed koymasının tavsiye edildiğini söylemiştir.[22]

Efendimizin dünyaya gelmesi üzerine annesi Amine, Kureyş lideri Abdülmuttalib’e haber göndererek bir oğlunun olduğunu müjdelemiştir. Kabe’nin yanında Hicr’de bulunan Abdülmuttalib, oğullarıyla birlikte Muhammed aleyhisselamı görmeye gitmiş, Efendimizi kucağına alarak Kabe’ye götürmüş, çok sevdiği oğlu Abdullah’ın vefatından sonra kendisine bu erkek çocuğu nasib eden Allah’a şükretmiştir.[23]Amine, hamileliği esnasında yaşadığı olağanüstü halleri ve oğlunun adının Muhammed olması gerektiğini de Abdülmuttalib’e haber vermiştir.[24]

Efendimizin amcası Hz. Abbas yıllar sonra bu tatlı hadiseyi Müslümanlara anlatmış; annesi ile birlikte Aminenin yanına gittiklerini, Muhammed aleyhisselamın ayaklarını döşeğine vurduğunu bugün gibi hatırladığını ve kendisinin Efendimizi öptüğünü söylemiştir.[25]

Abdülmuttalib, sevgili torununun doğumunun yedinci gününde onu sünnet ettirmiş, kurbanlar kestirerek Mekke halkına ziyafet vermiş ve torununun adının Muhammed olduğunu ilan etmiştir. Kureyşliler, atalarının arasında Muhammed isimli bir kimsenin olmadığını hatırlatarak neden Muhammed ismini verdiğini sorduklarında ise onlara şu cevabı vermiştir: ‘Hem yerdekilerin hem de göktekilerin onu övmesini istedim.’[26]

Allah Rasulü şöyle buyurur: ‘Benim beş ismim vardır. Ben Muhammed’im. Ben Ahmed’im. Ben Mahi’yim. Allah, küfrü benimle yok edecektir. Ben Haşir’im. İnsanlar kıyamet günü benim peşimden dirileceklerdir. Ben Akıb’im. Benden sonra peygamber gelmeyecektir.’[27]

O, herkesin ve tüm peygamberlerin kendisine tabi olduğu Mukaffi’dir. O, rahmet ve tevbe peygamberidir. O; cihadın peygamberi, kıyamet günü enbiyanın önderi ve insanlığın şefaatçisidir.[28]

Allah Teala Kuran-ı Kerim’de, Efendimizi dört kez Muhammed ismiyle[29], bir kez de Ahmed ismiyle zikretmiştir.[30]Ahmed; hem Allahı en çok öven, hem de kullar arasında en çok övülen kimse anlamına gelir. Efendimizden önce hiç kimseye Ahmed ismi verilmemiştir.[31]

Bir ömür boyu Rabbini öven Efendimiz, geceleri gözyaşları içinde Rabbini zikreden, gündüz olduğunda Allah’ın dinini yüceltmek için kapı kapı dolaşan, savaş meydanlarında canını ortaya koyan sevgili Peygamberimiz; seni Allah Celle kitabında övmüş, Müslümanlar anne babalarından, çocuklarından daha çok seni sevmiş, senin davan için canlarından vazgeçmiştir. Ahmed ve Muhammed isimleri hiç kimseye senin kadar yakışmamıştır.

Ah türkiyem Ah 2009 Geldi ve Hala Senle Oynanıyor Ocak 31, 2009


Ah türkiyem Ah 2009 Geldi ve Hala Senle Oynanıyor  Ocak 31, 2009

Ah türkiyem Ah 2009 Geldi ve Hala Senle Oynanıyor Biz osmanlıdan Nasıl bir Ülke TeslimAlmışız Meğer? Atatürkün İnşaa ettiği Aziz vatanım Ne günleride görecekmiş.. Yıllarca ülkemizde oynanan oyunlar, çizilen haritalar, hazırlanan planlar meğer ne kadar çokmuş ve örgütlenmiş kii; Bu örgütler içimizde ve herkezin güvendiği o bu şu..! Acaba diyoruz oda mı bunlardan budamı bu işe bakıyor? Türkiyem o kadar Güzel bir Ülke ki! Tüm milletin fantezilerini kabartan hayallerin, miğdesinde olmasını istediği üretim randımanının aslında full olan nimetlerin, Gelecekde bile uzuuuunca yıllar altyapı ve giderleri karşılayacaı maden yataklarının, coğrafi koşum (jeopolitik) yapısıyla harikamsı bir ülke ki diğerlerinin gözü başka kerkenezlerin leşkargası gibi tepemizde dolaşmaları mantıklı aslında. Amma .! Biz neden bunlar görmemezlikden geliyoruz? Alışveriş ederken yerli mal yerine ital malları yeyliyoruzz ( -Amannn bunun asiti yok Diğerini kullanamıyorum, İki günde kırılırlar vs.vs.vs) ve mazeretler üretiyoruz? Türk ulusunun birbirlerine ihanetini neden dünyaca kahkahalar ardında izlenmesine izin veriyoruz? Dün Davos zirvesinde Türkiye Cumhireti başbakanı Recep Tayyip Erdoğana yapılan saygısızlığı Tüm türkiyeye yapılan bir saygısızlık olarak neden algılamıyoruz? bir kaçı çıkmış “-Mızıkcı, Oyun bozan, Yakıştıramadık, terketmemeliydi, yapmamalıydı, etmemeliydi ” Gibi yakıştırılamayan cümleler sarfederken neleri hedefliyorlar? ekmeğe sürülecek beyni olmayan insnalar türkiyesini bu kadar mı savunuyorlar. gelin Görün bir milli maç olsun OOO herkez Türkiyem canım benim Türkiyem kanım benim Lay Lay lom.. silahlar tüfekler çatılarda bilmemnerelerde .! Dün orada olan hadise bizim için Galip geldiğimiz bir zafer değildir, Bu şekilde algılamayın. Tabiri Caiz se Bizim maçımız bizim gollerimizin Nerede olacağını sizler daha iyi biliyorsunuz bunu da yazacak değilim. Erdoğanın yerinde olsaydınız siz ne Yapardınız Okuyucu kardeşlerim ? Elinizde 14 lüyle Perezi başından vururdum diyenleriniz vardır heralde. yada tekme tokat moderatör olan Ermeni şerefsizini gebertene kadar döverdim diyenlerinzde vardır sanırım ama bunlar Uygar bir milletin yapmayacakları yapmaması gerektiği ve barbarlığa giren eylemler olduğundan başbakanın elinden gelenin en iyisini yaptığına inanıyorum. Bir resim güzel yapılabilir. Evet ama o resime rutuş olsaydı daha da güzel olabilirdi denen daha çok fikir de çıkar. Artık resim çizildi rutuş olsaydı olmasaydı tartışması ve yanlışlık doruluk kavgası sağcılık solculuk meselelerini aşmamız gerekir Mevzu türkiye oldukdan sonra.

Murat Aydemir.

Vesveseden Kurtulmak İçin neler yapılması gerek


Vesveseden kurtulmak için
Sual: Abdestte, namazda, temizlikte ve niyette vesvese ediyorum. Kurtuluş çaresi nedir?
CEVAP
Vesvese, zararlı olan şüphe, kuruntu demektir. Hadis-i şerifte, (Vesvese şey (Bilinmeyen)tandandır. Abdest alırkenn, gusledeRrkenn ve necaset temizlerkenn, şey (Bilinmeyen)tanın vesvesesinden sakının) buyuruldu. (Tirmizi)

Vesvese etmek günahtır. Vesvese eden imamın arkasında namaz kılmak mekruhtur. Vesvese, suyu israf etmeye sebep olur. İsraf ise Haram ( Helal olmayan)dır. Vesvese, namazı geciktirmeye, cemaati, hatta namaz vaktini kaçırmaya sebep olur. Vakti, ömrü zayi etmeye sebep olur. Başkalarının elbisesinin, yemeğinin necis olmasından şüphe edeRr ki, müslümanlara suizann Haram ( Helal olmayan)dır. kenndini ihtiyatlı sanıp, kibirli olur.

Abdestin, taharetin ve namazın şartlarını, sünnetlerini, mekruhlarını bilmeyen, vesvese hastalığına yakalanır. Bunları bilip, yerine getirince, şüpheye düşmemeli, iyi ve tamam yaptığına inanmalıdır! Böyle inanmak ihtiyat olur. Şüpheye düşmek vesvese olur. Vesvese sahibi, ruhsat ile amel etmelidir! Kalbi, Kötü (kem) ahlaktan temizlemekte, kul hakklarını gözetmekte ve Haram ( Helal olmayan)lardan sakınmakta, vesvese olmaz. Vera ve takva olur. (Hadika, Berika)

Bilen vesvese etmezVesveseden kurtuluş çaresi, hangi meselede vesvese ediliyorsa dinimizin o konudaki hükmünü iyi bilmektir. İyi bilen vesvese etmez. Her müslüman, Haram ( Helal olmayan)lardan, şüpheli şey (Bilinmeyen)lerden, hatta mubahların fazlasından da kaçmalıdır! Buna azimetle hareket etmek denir. Günah olmayan, caiz olan işleri yapmaya, ruhsatla hareket etmek denir. İhtiyaç olmadıkça, ruhsatla amel etmemelidir! Azimetleri yani güç gelen işleri yapamayanın, ruhsatla yani kolay olan, izin verilen işi yapması, azimeti yapmak gibi sevap olur. İmam-ı Rabbani hazretleri, (Gerektiğinde en kolay fetvaya uymalıdır. Allah (c.c)ü teâlâ, insanlara güç gelen şey (Bilinmeyen)leri değill, kolay olanların yapılmasını istiyor. Çünkü insan zayıf, dayanıksız yaratılmıştır) buyuruyor.

İmam-ı Şarani hazretleri buyurdu ki: İhtiyaç halinde ruhsatla amel etmelidir! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allah (c.c)ü teâlânın verdiği kolaylıklardan, ruhsatlardan istifade edin!) [Buhari]

(Ruhsatlardan istifade etmeyen, Arafat dağı kadar günah işlemiş olur.) [Taberani]

(Allah (c.c)ü teâlâ, azimetle hareket edilmesini sevdiği gibi, ruhsatla da amel edilmesini sever.) [Beyheki]

(Bir zaman gelecek, insanlar temizlikte fazla titiz hareket edecek, [vesveseye düşerek] dinde haddi aşacaklardır.) [Ebu Davud]

Şeytan namazı kıldırmak istemez. Namaz kılana da “Madem namaz kılıyorsun, güzel abdest al, doğru namaz kıl, kuru yer kalmasın, iyi yıka, namazın olmadı, yeni baştan kıl!” gibi vesveseler verip sıkıntıya sokar. İbadetler mekruh olmakla kalmaz, ruhi bunalıma yol açar.

Dinimiz, kolaylıklar, ruhsatlar dinidir. Mesela, abdest aldığını bilip sonra bozulduğunda şüphe edenin abdesti var demektir. Abdest aldıktan sonra, kuru yer kalmıştır zannnıyla yeniden abdest almak icap etmez. Tekrar abdest alması mekruh olur. Abdest aldıktan sonra, iç çamaşırında yaşlık görüp, idrar mı, su mu diye şüphe eden, abdestten önce çamaşırına su serpmelidir! Sonra orada bir yaşlık gördüğü zaman “Bu bennim serptiğim su” demelidir. Hatta o yaşlık idrar bile olsa, onun idrar olduğu kesin olarak bilinmediği için yıkamak gerekmez.

Yaş ayakla necis yerde yürünse, yer kuru ise ayaklar necis olmaz. Elbisenin veya vücudunun bir yerine necaset bulaşsa, burayı bulamayıp, zannnettiği yeri yıkasa, necaseti temizlemiş kabul edilir. Hatta namazdan sonra necasetli yer meydana çıksa, bir kavle göre ( öyle bildirilmiştir ) kıldığı namazı iade etmesi gerekmez.

Çocuk ceketin sağ koluna işemiştir, fakat biz sağ kol olduğunu bilmiyoruz, galiba sol kol diyerek ceketin sol kolunu yıkasak idrar bulunan sağ kol da temiz gibi kabul edilerek namazımız sahih olur. Önemli olan kuru yerin kalmaması değilldir. Kuru yer kalsa da biz bunu bilmiyorsak bu tamamdır. Ölçü yapılıp yapılmadığını bilmemektir. İmam-ı Gazali hazretleri gıdalarda domuz yağı gibi necis şey (Bilinmeyen)leri anlatırkenn buyuruyor ki:
Allah (c.c)ü teâlâ bize necis olmayan gıdaları yemeyin demiyor, necis olduğunu bilmediğiniz gıdaları yiyin buyuruyor. Eğer necis olmayanı yiyin deseydi bu çook zor, hatta imkansız olurdu.

Abdest ve gusül için de kuru yer kalmasın demiyor, kuru yer kaldığını bilmiyorsak, kuru yer kalsa bile, her yer ıslanmış kabul edilir.

Abdestte kuru yer kalsa, fakat kuru yer kaldığını bilmeyen o kısmı yıkamaz. benn burada kuru yer kaldığını bilmiyorum öyle ise burası yıkanmıştır demelidir ve orayı Artık (gayrı) yıkamamalıdır. Yine kalbde burası yıkanmadı galiba diye zann kalabilir, kalsın ona itibar edilmez. Dinimiz böyle emredeRrkenn niye dinimizin tersini yapalım ki? Kuru yer kaldı zannnı ile tekrar yıkamayı dinimiz emretmiyor, aksine yasaklıyor. Yani insan yıkandığına kanaat getirmese de, dinimiz kanaate varmayı istemiyor. Kalbin tatmin olmasını istemiyor. bennden istenen üç kere yıkamak demeli ve kuru yer kaldığını bilmeyince bilmemek ölçüdür. Bu ölçüyü unutmamalı. benn kuru yer kaldığını bilmiyorum, o halde abdestim tamam demelidir. Kalbin tatmin olmasını, kanaat hasıl olmasını beklememeli. O zaten kolay kolay ele geçmez. Bunun gibi imam ateisttir, fakat biz onu bilmediğimiz için onunla kıldığımız namazlar sahihtir.

Şüphe etmemeli
Abdestten sonra, “Acaba başımı mesh ettim mi?” veya “Abdestim var mı?” diye şüphe etmek, namaz kıldıktan sonra “Elbisem temiz mi idi?” veya “İftitah tekbirini almış mıydım?” gibi şüpheler vaki olan kimse, yeniden abdest almaz, elbisesini yıkamaz, namazını iade etmez.

İbadetlerimizi eksik yapmakla, hâşâ Allah (c.c)ü teâlânın bir kaybı, fazla yapmakla da bir kazanncı olmaz. Bunun için, dinin emrine uyularak noksan veya fazla yapılmış olsa mahzuru olmaz. Mesela sabahın farzını kılarkenn (iki mi, bir mi kıldım?) diye şüphe eden, bir rekat daha kılsa ve kıldığı üç rekat olsa, namazı sahih olur. Fakat kasten üç kılsa namazı sahih olmaz. Bir kimse de dört kıldım zannnıyla üç rekat kılsa, kıldığı namaz sahih olur. Cenab-ı hakk, “Niçin yanlış zannnettin?” demez. Gücümüzün yetmediği işleri bize emretmez. (Hadika)

Kalbe gelen düşşüncelerİnsanın kalbine, melekten, şey (Bilinmeyen)tandan ve kenndi nefsinden de çeşitli düşşünceler gelir. Bunların birbirinden farkı nasıl bilinir? Hadis-i şerifte, (Melekten gelen illham, İslamiyet’e uygun olur. Şeytandan gelen vesvese, İslamiyet’ten ayrılmaya sebep olur) buyuruldu. O halde vesveseyi illhamdan ayırmak için dinin emrini iyi bilmek gerekir.

Şeytan, hayırlı, iyi bir işe mani olmak için daha az iyi olanı yaptırmak maksadıyla vesvese verir. Büyük günaha sürüklemek için küçük iyilikleri yaptırmaya çalışır. Dinini bilen kimseyi, şey (Bilinmeyen)tan, asla aldatamaz. Her insan Allah (c.c)’ın kulu olduğu halde, dinini bilen, Allah (c.c)ü teâlânın emir ve yasaklarına riayet eden kimseler için Kur’an-ı kerimde, şey (Bilinmeyen)tana hitap edilirkenn mealen, (bennim kullarıma senin Sulltan [hakkimiyetin] yoktur) buyuruluyor. (İsra 65)

Şeytanı kovmak içinŞeytanın vesvesesine aldanmamak için Allah (c.c)ü teâlânın, (bennim Kulum) dediği kimselerden olmalı, yani düzgün bir itikada ve ilme sahip olmalı ve ilmi ile amel etmelidir! “Mesela şey (Bilinmeyen)tan vesvese verince, onu hemen uzaklaştırmalıdır! Hadis-i şerifte, (Şeytan vesvese verir. Allah (c.c)’ın ismi zikredilince, söylenince kaçar. Söylenmezse, vesveselerine devam edeRr) buyuruldu. (Ebu Ya’la)
Sünnete uygun abdest almasını bilmeyen kimse, iyi abdest alayım diye fazla su kullanır. Bu ise vesvesedir.

Vesvese eden kimse, dine iyi uymak niyetiyle yeni bir şey (Bilinmeyen)ler çıkarır, bu ise bid’attir. Bid’at ise Haram ( Helal olmayan)dır. Başkalarının yiyecek ve içeceklerinin, giyeceklerinin temiz olup olmadığında şüphe edeRr. Bu da suizannna sebep olur. Müslümana suizann ise Haram ( Helal olmayan)dır. (benn her gıdayı yemem, ihtiyatlı davranırım) diyerek kibre düşer. Halbuki zerre kadar kibri olanın Cennete girmesi zordur.

Fatır suresi 6. âyet-i kerimesinde mealen, (şüpesiz şey (Bilinmeyen)tan size düşmandır. Onu düşman edinin!) buyuruluyor. Vesvese eden, şey (Bilinmeyen)tanı kenndine arkadaş (dost) ve kardeş edinmiş olur. Sünnetleri, mekruhları ve diğer emir ve yasakları bilmeyen, vesvese hastalığına yakalanır. Bunları bilip yerine getiren şüpheye düşmemelidir! Vesvese eden, ruhsatlarla amel etmelidir! Üzerinde necaset görünmeyen her şey (Bilinmeyen) temiz kabul edilir. Şüphe etmekle necis olmaz. Gıdalarda necis maddeler var zannnı ile gıda almamak vesvesedir, aşırılıktır. Hadis-i şerifte, (Aşırı gidenler helak oldu) buyuruldu. (Müslim)

İfrat ve tefritten yani aşırılıklardan uzak olmak ve orta yolu tutmak gerekir. Deylemi’deki hadis-i şerifte, (İşlerin hayırlısı vasat olanıdır) buyuruldu. (Hadika)

Sual: İnsanın kalbine şey (Bilinmeyen)tandan gelen “acaba abdestim var mı, yoksa ve benn ya var diye hatırlıyorsam” gibi vesveseler geldiğinde ne yapmalı?
CEVAP
Hem (şey (Bilinmeyen)tandan gelen) diyorsunuz hem de ne yapmalı diye soruyorsunuz. şüpesiz bu vesveselere önem vermemeli. Abdest aldığınızı hatırlıyorsanız mesele yok. Abdest var kabul edilir.

Sual: Namazda bazen üçüncü mü dördüncü rekat mı diye şüpheye düşüyorum. Bazen namazdan sonra aklıma geliyor vesvese ve iade ediyorum. Uygun mudur?
CEVAP
Uygun değilldir. Namazdan sonraki vesveseye itibar edilmez. Şunu hiç unutmayın, çünkü namaz kılan herkese lazımdır: Fıkıhta şüphe ile zann farklıdır. Şüphe, üç mü dört mü kıldığını hiç bilememektir. zann ise, bir tarafı biraz ağır basar. zannnıma göre ( öyle bildirilmiştir ) üç kıldım denirse üç olur. İbadetlerde zann geçerlidir. Hükümlerde ise zann geçersizdir. % 100 bilmek gerekir. Buna göre ( öyle bildirilmiştir ), üç mü dört mü kıldım diye zann edeRrse, zannnı ne tarafta ise öyle hareket edeRr. zann edemiyor da, şüphe ediyorsa, o zaman üç kıldım deRr ve üçüncüde oturur, bir rekat daha kılar ve secde-i sehv yapar. zann ile şüpheyi iyi bilmek gerekir.

Sual: Namazda ikenn aklım çook dağınık, toparlayamıyorum. Günlük düşşünceler olsun, değişik şey (Bilinmeyen)ler geliyor. Vesveselerden kurtulmak, kafamı toparlamam için ne yapmalıyım?
CEVAP
Bu hemen herkeste olur. Kiminde az kiminde çook olur. Namaz başlarkenn La havle’yi okuyunuz. İnsanın ihlası arttıkça düşşüncesi de azalır diyor âlimler. Yemek yerkenn, ibadetleri yapmaya kuvvet bulmak için diye de niyet etmeli. Uyurkenn de aynı şekilde niyet etmeli.

Sual: Dört rekatlı namazı kılarkenn bazen dalgınlık oluyor. Sonra kenndimizi 3.rekatta falan buluyoruz. Namazı tamamlıyoruz ama ufak bir şüphe oluyor, acaba rekat atladım mı ya da fazla mı kıldım diye, nasıl davranmalıyız?
CEVAP
Namazdan sonraki şüpheye itibar edilmez. Namaz içinde iki mi üç mü diye şüphe edilirse, iki kabul edilip bir rekat daha kılınır, sonunda secde-i sehv yapılır.

Sual: Şeytan insana vesvese verir mi? Yani bize gelen Kötü (kem) düşşünceler şey (Bilinmeyen)tandan mıdır?
CEVAP
evet. dine aykırı vesveseler şey (Bilinmeyen)tandandır. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(hakkikaten şey (Bilinmeyen)tan size düşmandır. Siz de onu düşman edinin. Çünkü o, kenndine uyanları, [günahlara sokup] Cehennem ehlinden olmaya çağırıyor.) [Fatır 6]

(Ey iman edenler, şey (Bilinmeyen)tanın yoluna [ve vesveselerine] uymayın.) [Bekara 208]

(Şeytanın izine, yoluna tâbi olmayın. Muhakkkak ki, o size apaçık bir düşmandır. Şeytan size ancak Kötü (kem)lüğü, fahşayı [hayasızlığı, dünya (Felek)ya düşkün olmayı, nefsin arzularının peşinde koşmayı] emredeRr.) [Bekara 168-169]

(Şeytan sizi [Allah (c.c) yolunda infak edeRrkenn] fakir olursunuz diye korkutur ve [sadaka vermemenizi] emredeRr.) [Bekara 268]

(Şeytan onları [taşkınlığa meylettirip] hidayete uzak bir sapıklığa düşürmek ister.) [Nisa 60]

(Şeytana itaat etmeyin, o size açık düşmandır diye size nasihat vermedim mi?) [Yasin 60]

(Şeytan, şarap ve kumar ile aranıza düşmanlık ve kin bırakmak ister. Sizi, Allah (c.c)’ı zikirden ve namazdan alıkoymak ister. Siz bunlardan [ayıplarını, zararlarını bildikten sonra] hâlâ sakınmaz mısınız?) [Maide 91]

([Nefsine uyarak] Allah (c.c)’ın dininden yüz çevirenlere, [dünya (Felek)da] bir şey (Bilinmeyen)tan musallat edeRriz.) [Zuhruf 36]

Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Melekten gelen illham, İslamiyet’e uygun olur. Şeytandan gelen vesvese, İslamiyet’ten ayrılmaya sebep olur.) [Tirmizi]

(Şeytan, kalbe vesvese verir. Allah (c.c)ü teâlânın ismi söylenince hemen kaçar. Söylenmezse vesvese vermeye devam edeRr.) [Ebu Ya’la, İbni Adiy]

(Allah (c.c)ü teâlânın rahmeti cemaat üzerinedir. Şeytan, Müslümanların cemaatine katılmayıp muhalefet eden kimse ile beraberdir.) [D.Kulub]

(Sürüden uzak kalan koyunu kapan kurt gibi, şey (Bilinmeyen)tan da insanın kurdudur. Bölünüp parçalanmaktan sakının, cemaat halinde birleşin, mescitlere koşun!) [Tirmizi]
Sual: Namaz kıldıktan sonra, kaç rekat kıldığımda şüphe ediyorum, yeniden mi kılmam gerekiyor? Bir de, galiba benn iftitah tekbirini söylemedim, abdestim var mı idi, elbiseme necaset bulaşmış mıydı? Abdestte, kollarımı yıkamış mıydım gibi şüpheler sık sık geliyor. Bu durumda ne yapmam lazımdır?
CEVAP
Genellikle böyle şüphe ediyorsanız, namazı bozmaz, tamamlarsınız. Yeniden abdest almanız, elbise değiştirmeniz gerekmez. Namaz bittikten sonra, kaç rekat kıldığınızda şüphe edeRrseniz, bu vesvesedir. Yeniden kılmanız gerekmez.